My turkey

The Founding Fathers

Links to Turkey

Letters

Two Teams

Writer's Column

DANISIK

DANISIKLILAR

OZTURKs

FEBRUARY 2004

PINAR

Danisik'li Minneapolis'liler...

1967-1987

FIFA WORLD CUP 2006

KATRINA

Contact Us

Realblog

Yil 1967, 67 Evler...


Yil 1967. 67 Evler, Sivas. Pilot Ustegmen Ismet, Elif Yokus, Mubasir Huseyin, Hatice. Onde ki cocuk Ferahnaz. Elif Yenge'nin kizi.

...

HILMI USTA'NIN OGLU:

Burada daha once yayinladigimiz yaziyi, Mucahit Egri beyin istegi uzerine kaldirdik.

Gecikme ve yanlis anlasilmalar icin bizleri bagislayin.

22 Temmuz 2010

BUYUK ACILAR GORMEDEN!

Evvelki gun ev telefonumuz kapandi. Bu sefer parasini odemedigimiz icin degil! Isguzarlik yapip, daha ucuza telefon servisi alayim derken, elimizde ki gidiverdi...

Telefon olmayinca Internet de yok. Kutuphaneye geldim. Bu siteyi (www.turkey2002.org) ziyaret edeyim dedim. Internet de bulamadim. Bir telas, bir telas. "Hilmi Usta'nin Oglu'na ne derim?" 

Ogrendik ki "O" nunda yillik aidatini odememisiz. Kesmisler. Parasi olan duduk caliyordu. Simdi de parasi olan, internet de dokturebiliyor. Ister okusunlar, ister okumasinlar.

Bu arada, Mubasir Huseyin sitemizde yer kalmadigi icin, baska bir site de actim. www.mubasirhuseyin.com Siz bize Sizin hikayelerinizi yazin. Biz de yayinlayalim. Ne dersiniz? 

Dun, dunden once, bugun buralari ziyaret edip, bizi bulamadiysaniz, bagislayin.

29 Haziran 2005, Bloomington

E-mektup adresimiz: mustafakemalozturk@hotmail.com

...

Nasilsiniz?
Biliyorsunuz. Oglum Umut Ozturk'un iki yayinlanmis kitabi var. "Amerika Hates Me But I Still Love Her!" ve "Three Lions Roar: A Novel of World Cup 2006"
Umut ameliyat olan arkadasini ziyarete gitmisti. Katrina denilen kasirgaya yakalandi. Gorduklerini sanirim Yeni Aktuel Dergisi haber yapacak. Ama isterim ki, bu haber magazin haberi olarak kalmasin.
Asagi da Umut'la gorusmelerimizden cikardigim bir yaziyi sunuyorum.
Saygilar,
M. Kemal Ozturk

NEW ORLEANS, ISTANBUL, 500 YIL

Bundan tam uc yil once bir gazete de bir dizi yayinlanmis. Bugun New Orleans’ta olanlari aynen anlatmis. Katagori 5 Kasirga New Orleans’a vurursa neler olacak diye. Katagori 5 degil de, bir kucugu vurdu. New Orleans belki de 10 yil komada yasayacak. Komadan cikip cikamiyacagi da belli degil. O zamanlar bazilari bu diziyi elestirmisler. "Ancak besyuz yilda bir olacak bir seneryo!" demisler. Demek ki diyorum, 500 ncu yilin icerisindeymisiz.

Ben Istanbul’u hayal meyal hatirliyorum. Babam bizi bazan Baglarbasi’ndan Uskudar’a yuruturdu. Fatih’den Yenikapi’ya, Hatta Eminonu’den Besiktas’a kadar yurudugumuzu de hatirlarim. Evler, evler. Beton evler. Eski evler. Dag tas bina bilirim. Babam dedi ki, Istanbul icin de deprem tehlikesi var. Depremin en siddetlisi nedir? 10 mu, 12 mi hazirlanin. 500 yilda bir olacagina bakmayin. 500 ncu yilda olmadigimizi kim garanti ediyor?

Cocuklugumun, gencligimin bir donemini, toplam 28 yillik omrumun 15 yilini yasadigim Mississippi sahilleri gozlerimin onunde yok oldu. Bir gun once vardi. Bir gun sonra yok. New Orleans’a hafta sonlari kacamak yapardik. Bilemedin bir saat. New Orleans’da yok.

Yollar yok. Su yok. Elektrik yok. Binalar yerle bir. Hicbir telefon calismiyor. Polis, itfaiye zabita memurlari kendi dertlerinde. Polisin yuzde 60'i gorev yerlerini terketmis. Calismiyorlar. Her yerde yagma var. Insanlar birbirini kursunluyorlar. Evleri ayakta olan, biraz suyu yiyecegi olan digerlerinden korkuyor. Mezarlik yok, cesetleri koyacaginiz morg yok. Mezarlardan eski cesetler fiskirmis. Eski ve yeni cesetler sokaklarda.

New Orleans ve Mississippi’ye kasirganin ne zaman ve nasil vuracagi onceden biliyordu. Sehri terkedin dediler. Kimi onemsemedi. Kiminin de gucu yetmedi. Sadece maaslarina bagimli kisiler 1 Eylul’u bekliyorlardi. Ayliklarini almak icin. Bir yere gidemediler.

Soyle televizyonlara bir bakin. New Orleans’ta kalanlarin hepsi zenci. Beyazlar yok. Gitmisler. New Orleans, tekrar New Orleans olana kadar da gelmezler!

Baska bir sey var. Eger, kamu kuruluslarinizi din, irk, politik ayirimlari dikkate alarak yapilandirmissaniz, mevcut duzen insani yardim icin bile ayirim yapiyor. Beyazlarin, hatta asiri beyazlarin kontrolunde olan, ona gore duzenlenmis bir teskilat, konu zenciler olunca, yardim elini uzatmada zorlaniyor. Sistem calismiyor. Hatta gizli gizli birileri bu felaketi New Orleans’i TEMIZLEMEK icin bir firsat olarak da goruyorlar! Her tarafi buldozerlerle dum duz edelim! Vallahi ve billahi bunu diyenler devletin en yukarilarinda olanlar...

Gelelim Istanbul’a. En yuksek depremin siddeti nedir? 10-12? Vuracak. Iyi tahminlere gore 500 yil icinde? Ama kimse bilmiyor. 498 mi, 499 mu, 500 ncu mu yildayiz?

Istanbul’u vuracak. Baglarbasi yerle bir olacak. Uskudar’a yuruyemiyeceksiniz. Su olmayacak. Elektrik olmayacak. Itfaiye evinize gelmeyecek. Polis kendi coluk cocugunun derdinde olacak. Asker yemek bulamiyacak. Silahli olan asker, polis, zabita; bir tas su bulmak icin, suyu olani kursunlayacak. Asker, polis, zabita, itfaiye yardim edebilse bile ayirim yapacak. Alevi, Sunniye, Turk, Kurde, asker polise, polis zabitaya, fakir zengine yardima kosmayacak. Bogazda ki yalilar yagmalanacak. Kursunlanacak. Atese verilecek. Irza gececekler. Oldurecekler. Insanlar sokaga cikamiyacak.

Vali, Mudur, Pasa, fabrikator; susuz, telefonsuz, arabasiz, soforsuz, korumasiz kalacak. Sulari, elektrikleri, telefonlari varsa da olmayanlar gelip yagma edecekler. Istanbul’a kimsenin havadan yiyecek, su ilac atmaya gucu olmayacak. F-16 ucaklari bu ise yaramaz!

Oluleri gomecek yer bulamiyacagiz. Ates bulursak yakacagiz. Istanbul ceset kokacak. Istanbul sidik kokacak. Gaz, havagazi, sidik, bok, olu kokulari birbirine karisacak. Butun lagimlar patlayacak. Cocuklar boklu sulari icecek. Depremden olmeyenler hastalanacaklar. Cocuklar annelerin kollarinda olecek. Insanlar kendi yakinlarinin cesetlerini yiyecekler.

Ati, esegi olanlar birseyler tasiyacak. Egitilmis kopekleri olanlar kopeklerinden yardim dilenecekler. Cesetleri bulmak, kendilerini korumak icin. Yardim gelmeyecek. Yiyecek gelmeyecek. Depremden yara alip kurtulanlar, aci cekecekler. Yaralari mikrop kapacak. Onlarin inlemelerine dayanamiyan esleri, dostlari, cok daha cekmesin diye kendi akrabalarinin hayatina son verecekler.

Cok mu agir geldi? Inanamiyor musunuz? Olmaz mi diyorsunuz? Benim bu yazdiklarimi 3 yil once bir gazetede dizi olarak yayinlamislar. Aman agzindan yel alsin, demisler. Insallah boyle birsey olmaz. Oluverdi...

3 mu, 4 gun mu bilmiyorum. Yillar gibi geldi. Bu afatin icerisinde yasadim. Hem de Amerika’da. Dunyanin bir numarali ulkesinde. Yazdiklarim da abarti varsa, onlarda kisa surede gerceklesir. Merak etmeyin! New Orleans’ta hayat belki de 10 yil olmayacak.

New Orleans, benzetmek gibi olmasin, Istanbul’a benziyordu. Bazi zenginler ve bircok fakir. Fakirler bogaz tokluguna yasarken, kasirga geliyor dediler. Zenginler gitti. Zenciler kaldi. Istanbul’un New Orleans’dan farki, uc dort gun onceden kimse deprem geliyor diyemiyecek. Zenginler de gidemiyecek!

Ne mi yapalim? Istanbul’u biz yikalim.

Insanlarin deprem sonrasi yuruyerek gidebilecekleri alanlar acalim. Kocaman parklar yapalim. Hem Istanbul guzellesir, hem de gidecek yeriniz olur.

Polis’i, zabitayi atlandiralim. Evet atli plis, atli zabita olsunlar. At sporunu tesvik edelim. Egitimli kopekleri de. Bazi yollari motorlu arac trafigine kapatalim. Atli arabalari zorunlu kilalim. Atli arabayi, faytonu tesvik edelim. Istanbul turist kenti degil mi? Taksim den Sisli’ye trafigi yalniz atli arabalara acarsaniz, faytonla arabadan daha cabuk gitmez misiniz?

Yolunuz, koprunuz, olmayacak. Deniz yolunu kullanalim. Denize kiyi yerlere, 10-12 siddetinde depreme dayanikli iskeler yapalim. Gemilerin getirdiklerini atla, esekle insanimiza tasiriz!

Uskudar’dan Baglarbasi’na, Besiktasdan Taksime, actigimiz parklara 10-12 de yikilmayacak, calisacak kablolu telefonlar yerlestirelim.

Parklarimiza, plastik tuvaletler koyalim. Pislik kanalizyona degil, acacagimiz cukurlara gidebilsin. Bu cukurlarimiz, kuyularimiz 10-12 icin hazirlikli saglam olsun. Yine 10-12 lik depreme dayanikli su depolarini bu parklara dagitalim. Halkin parklarda simdilik keyif yapabilecekleri sulari, deprem sonrasi ihtiyaclarini karsilayabilsin.

Gorduk ki, binlerce kilometre otelere bomba yagdirabilen Amerikan silahli kuvvetleri, boyle bir felakete hazirlikli degil. Daha dogrusu, cok makyaj yapilmis, bu firtinanin sulari makyajlarini doktu. Hani o dev ucaklari var ya. Komutan diyor ki bu dev ucaklar, malzeme tasimak icin. Insan, hasta tasiyacak duzenimiz yok. Ozeti. Vallahi ve billahi biz oldurmek icin teskilatlandirildik. Hayat kurtarmasini bilmiyoruz.

Derim ki, bir ulkenin Silahli kuvvetleri, polisi, zabitasi, sivil kuruluslari boylesine buyuk bir felaket icin hazirlanmissa, diger dusmanlar viz gelir, tiris gider.

Amerika ve diger gelismis ulkeler bu felaketden ders alir, butun kuruluslarini yerle bir eder, yenilerini kurarlar da biz ne yapariz, bilemiyorum.

Biloxi, Mississippi

1 Eylul 2005

NEREDEN MI ICAP ETTI?

New Orleans bize bilemediniz bir saat mesafede. Bugun vali diyor ki, cesetleri kaldiramiyoruz. FEMA dedikleri Federal Acil Isler Kurumu cesetleri toplayacak firma ile anlasamamis. Ceset toplamayi ihaleye mi cikariyorlar bilemiyorum?

Yillardir savasiyorlar. Kizilderilisinden, Iraklisina kadar. Demek ki diyorum, ceset kaldirma konusuna kafayi hic yormamislar. Kizilderiler olenlerini toplayip gommustur. Iraklilar da. Is New Orleans'a gelince isler karisti. Cesetleri kim kaldiracak?

Konu zenci olunca isler biraz daha karisik oluyor, herhal. Ayak kemiklerinin bile insandan cok hayvana benzerligini bilimsel bir konuymus gibi aralarinda konusanlar, bunlar esrar cekmek, icmek ve dogurmaktan baska ise yaramaz diyenler, cesetlere de ayni gozle bakiyor olmasin? Biraz daha curuyup dagilsinlar, toplar cope mi atariz diyorlar?

Bazan Insan olmaktan korkuyorum. 

13 Eylul 2005 

 

 


 


Yil 1987, Camyolu Koyu (Kestel), Alanya

Shitza Berta, Menigir Assaf

Mubasir Huseyin sitesinde, Alman Hastahanesi'ni Sivitza Berta'yi anlatmistim ya! Hani Sivitza Berta bir turlu Emmim Haydar'in isini begenmiyor...

Yilar gecti. Bizim menigir Asaf'da benim yaptigim isi begenmemis. Dedi ki: "Rivir Sayt'ta kulur'u yapmamissin!" "Sonra videodan seyrettik. Sallanip durdun. Iki saat."

On gundur kan, ter icinde elimizden geleni yapariz. Ortaligi supurur, tuvalet temizler, copleri toplariz. Hepsini bir yana attilar. Rivir Sayt'da ki isimizi begenmediler.

Isten atarlar mi dersiniz?

26 Eylul 2004

Birazdan Ise Gidiyorum!

Bu demek ki atilmadik... Atilmadik ama gecen iki hafta adam saatlerimi dusurdu. Pazartesi, Sali "ofsun" dedi. Pesinden Carsamba. Persembe calistik. Cuma of. Yandik cira gibi?  Alacagimiz para birden bire ceyrek azaldi.

Birde adam; "ben senin kes registir yapmani istemiyorum." demez mi? Illa ve illa temizlikci olarak kalacagiz. Bu da kaderden. Babamiz kapiciydi. Amcamiz da. Donduk dolastik, sulalace temizlikci olduk. Kotu mu? Isimizden memnunuz da, adamlar birazcik bize adam muamelesi yapsalar!

Bizim iki oglan kes register yapiyorlardi. Islerini sevmediler. Buyuk isini birakti. Ortanca baska islere bakiyor. Kucugu almadilar. Benim derdim, onlar isten cikiyorlar diye bana dokunmasalar...

Birazdan ise gidiyorum. Neredeyse buraya otuz mil. Bir bes dolarlik gaz alirsak, goturur, getirir mi? Bugun benzin fiyati 1.89. Bilemedik ikibucuk galon benzin aliriz.

Benzinci de calis. Benzinzinsiz kal. Hani bal tutan parmak yalardi?  Biz benzini koklayamadik bile?

Neyse. Birazdan ise gidiyorum. Bugun bakalim ne yaptiracaklar. Mal gelecekmis. Belki onlari fiyatlandirim yerlestiririm. Belki de "kasa yapariz."  Meneger Simon Lubnan'da evlenip gelmis. O ne derse onu yapacagiz.

Niye mi burada yazdik? "MUBASIR HUSEYIN" sietemiz (www.mubasirhuseyin.org) de yer kalmadi. Bugun ise giderken kutuphaneye ugradim. Burada iki laf edeyim dedim.

Son uc ayda olan biteni yazsak, bu site de bize yetmeyecek...

Sorana selam eder, buyuklerin ellerinden, kucuklerin gozlerinden operiz.

8 Kasim 2004

Icer rakiyi mest olam deyi

Konusur esekle dost olam deyi

Iki soz bellemis ust olam deyi

Kamiller onunde siir begenmez

Asik Kerem, 15nci Yuzyil./ Kaynak: Cetin Altan, Milliyet, 6 Subat 2005

...

Bir Cin Siiri

Davaci zengin, davali yoksulsa 
Zenginden yana isler yasa

Davaci yoksul, davali zenginse 
Davalida kalir yine nizali arsa 

Davaci da davali da zenginse davada 
Ozur diler cekilir aradan kadi. 

Davaci da davali da yoksulsa, bak, 
Sade o zaman iste yerini bulur hak. 

Can Yucel 

 


Sohbete nasil baslarsiniz? 

Kahvede ellibir oynuyorlar. Oyunun adi ellibir de, eliniz seksenbir ise acabiliyorsunuz? Niye ellibir demisler?

Her oyundan sonra kagidi kim dagitti, kim dagitacak sorusunu hep sorarlarmis. Yahu daha bilmem kac dakika once kagidi kimin dagittigi da unutulur mu? Sanki yillar gecti!

Aslina bakarsaniz, demis, biri. Bizim iki oyun arasi bazilari icin bir omur... O niye? Bazi bocekler iki gun yasiyorlarmis. Kazasiz, belasiz, sitressiz, saglikli yasarlarsa topu topu iki gun. Birinci gunun ortasinda evleniyor, ikinci gunun basinda coluk, cocuk toruna karisiyor. Ikinci gunun ortasinda artik ihtiyar. Ikinci gunun sonunda da oluyorlar. Bizim ki de o hesap demis. Seksen de yasasak, iki gun gibi. Olur mu be abi demis, genc adam. Iki gun gibi olur mu seksen yil? Valla, demis yasli adam. Nasil anlatam? Gectigimiz yillar, ellibirde ki iki kagit dagitmanin arasindan bile kisa gozukuyor.  Vallahi ve billahi. Bazilari icin omur iki gunden daha kisa... Kizmis genc adam. Caylar benden deyip, masayi terketmis. Bir daha da ihtiyarlarla ellibire oturmamis.

Onun da gunu gelmis. Seksenyedisinde. Bilmis ki gidiyor. Ulan ben hic yasamadim demis. Sanki an gibi. Aklina ihtiyar oyun arkadasinin dedikleri gelmis. Nefesini vermeden once gulumsemis: "Ulan orospu cocugu, sen hakliymissin!"

Yatagin basinda bekleyenler; son sozunde, kime, niye, orospu cocugu dedigini, hem de kizgin degil, saskin saskin gulumseyerek soylendigini bilememisler... 

15 Mart 2005

Epeydir yazmiyorduk! Gorusmeyeli nasilsiniz? Ne var, ne yok?

Bizi soracak olursaniz, iyiyiz. Isten atildik. Iyiyiz. Mahkememiz devam eder. Iyiyiz. Gelin-oglan kavgasindan uyuyamayiz. Iyiyiz. Bizim koseyi donen her arabadan korkariz. Iyiyiz.  Jacklin demis. "Cok cektim. Ama guzel gunlerim de oldu. Zaten hayat, hepsi bir arada olmazsa hayat olmaz..."

Kisacasi, bizler iyiyiz. Sizler nasilsiniz?

Bizim oglan kitabini yayinladi. Vallahi yazdiklari pek de hosuma gitmedi. Amerikan hukumetini duvardan duvara vurmak icin yazmisti. Bizi silkelemis! Olsun. Biz iyiyiz.

Umut'un kitabi Ingilizce. Turkcesi: "Amerika benden nefret ediyor ama ben onu hala seviyorum!" Ingilizce "America Hates Me But I Still Love Her!"  Nedendir bilinmez, Kore, Japon, Cin, Ingiliz, Alman, Italyan, Amerika, Kanada internet sitelerin de, hatta unlu Forbes'un kitap kulubunde satiliyor! Bizimkilerden simdilik ses yok! 

Dun Almanya'dan Semih'i aradim. Kitabi okuyun. Neler dusundugunuzu yazin. Nerede buluruz? Avrupa'da www.buch.de , www.amazon.de, www.amazon.co.uk  sitelerinde ya kitabin ismini , ya da yazarin ismini (Umut Ozturk) arayip bulabilirsiniz. Olmadi, "America Hates Me But I Still Love Her!" diye tirnak icinde herhangi bir arama motorunda arayabilirsiniz. Almayi ihmal etmeyin!

Bizler iyiyiz. Bu arada, her isten kovulduk. Kitap reklami yapmayi is edindik. Halimizden memnunuz...

Sorana selam eder, buyuklerin ellerinden, kucuklerin gozlerinden operiz.

Bloomington, 17 Nisan 2005

DR. MEHMET OZ YAZMIS: "SENIN EL KITABIN..."

Cevirisi dogru oldu mu? Ingilizcesi: "You: Owner's Manual" Suyunu, yagini ne zaman degistireceksin, kendini nasil kullanacaksin? Kendi kendini nasil tamir edeceksin? Araban gibi. Evde ki firin gibi. Hepsinin el kitabi var. Senin icin yok. Alin size sizin icin el kitabi, demis doktor. Bugun baktim www.amazon.com da bir numara. Hekes aliyor. Baslik ilginc. Icindekiler guzel. Kiskanmadim desem yelan olur. Bizim oglanin kitabi "America Hates Me But I Still Love Her!" de amazon'da satiliyor. En fazla 35-40 bininci siralara cikabildi. Dr. Oz'un ki bir numara. Ingilizce biliyorsaniz alin. Bir kenarda dursun. Sikistikca bas vurursunuz. Yakinda Turkce de yayinlanir.

6 Mayis 2005 

CILALI IBO

Herkesin yasaminda birilerinin yeri vardir. Anneler, babalar, sevgililer. Bunlar olmadan yasam da olmaz zaten. Sevgililer bolumune Cilali Ibo'yu nasil koymadan edebilirim? Babamizin pantolonun cebinden para araklar, Cilali Ibo'yu seyretmeye giderdik. Bize ayakkabi boyacisi olmanin hic de kucumsenecek bir meslek olmadigini "O" ogretti. Kostura kostura boya sandigi alip, ayakkabi boyaciligi yaptik. "O" nun gibi hunerli olamasak bile, cep harcligimizi cikarirdik. Buradan, hem Cilali Ibo'yu, hem de diger Cilali Ibolari sevgi ve saygiyla aniyorum. "Boyiyalim mi abi?"   
 

 

Yukarida ki yazi 26 Nisan 2004'de yazilmis. Cilali Ibo'nun olum haberi uzerine kaleme almisim. Hurriyet Internet yayinlamis. Kazara bugun gordum. Ben ne yazdigimi bile hatirlamiyorum. Internette birseyler karalamak isterseniz, siz siz olun, dikkat edin. Olmadik bir zamanda karsiniza cikiyor!

Iyi oldu. Cilali Ibo'yu bir daha andik... 

6 Mayis 2005 

BEN SANA HIC OROSPU DEDIM MI?

Hani meshur bir film var ya. "Guzel Kadin" Is adami bir haftaligina kapattigi orospuya hesabini oderken; bak ben sana ne kara saygiliyim, sana hic orospu oldugunu bile soylemedim, demisti. Kadin da "simdi dedin!" diye soylenmisti.

Klas olmak icin kendimizi ne kadar zorlasak da, hiyarligimiz kendiliginden ortaya cikiveriyor.

Bir de Omer Seyfettin'in oykusu vardi. Oykude zengin bir kadin, eli kesilecek bir sucluyu diyetini verip kurtariyordu. Ama dili durmuyor. "Ben senin diyetini verdim. Ben senin diyetini verdim" diye.  Bizimkinin bicak girtlagina dayaniyor. Birgun bir baltayla elini kesip, firlatiyor kadina. "Al diyetini!"

Nereden nereye. Bugun de bunu yazma geregini hissettim.

Ister okunsun. Ister okunmasin. Dua etmek gibi. Yazdikca rahatliyorum.

17 Eylul 2005